Adresi yok gönderdiğim mektupların
Postacı, sen okur musun?
Hani bir zamanlar masumiyet vardı ya her yerde
Söylesene, söylesene hala oralarda mı?
Gerçekleşmeyecek hayaller kuran masum köy çocukları?
Hep hatırlarım, bayram günü ellerini öpen çocuklara
Saçlarını okşayarak söyledikleri sözü: “Yine gel”
Üzüyorlar mı annelerini, sokakta top oynayıp terli terli su içen çocuklar?
Kaça bölüyorlar, harçlıklarını birleştirip alabildikleri bir simidi?
Hala taşıyorlar mı içlerinde, her şeyin güzel olacağına dair ümidi?
Anlatılan hiçbir masal etkilemiyor bizi, kuzine sobasının tavana yansıyan ışıltısı kadar
Yarası yardan tatlı ilişkiler kalmadı
Mesela ömrümü verdim bir güzele, içinde maneviyat var diye almadı
Veresiye ilişkilerin getir götür işleri olmuş şimdiki sevdalar
Ele ayağa düşmüş
Bu nasıl oluyor be postacı?
Bir zamanlar yere düşürdüğümüz ekmekten korkup, öpüp alnımıza koyarken
Hani günaha girenler yanacaktı?
Her şey Yalanmış be postacı
Gerçek olan bu dünyada yananmış!
Mapusun içinde bir ulu çınar
Kırılsın zincirler yıkılsın duvar
Oy zulum zulum başımda zulum, uzak git ölüm
Tezikmiş kuş bile yuvaya döner
Düştüm bir ormana yol belli değil
Oy zulum zulum başımda zulum, uzak git ölüm
Yatarım yatarım gün belli değil
Oy zulum zulum başımda zulum, nedir bu halim
Hatırlar mısın? Kapısına kilit vurmayan komşularımız vardı
Yoldan geçene kurduğu çilingir sofrası, karnı aç olan hırsıza bile ardı!
Birinin acısına yedi kat el bile üzülürdü ya eskiden
Hep beraber su içtiğimiz için miydi aynı testiden?
Ben yanlış zamanda birini çok sevdim be postacı
Sorma işte, sonrası çok acı
Dile kolay söylemesi, yüreğe zor
Hiç bu kadar sevilmiş mi? Bana değil ona sor
İşte Bu yüzden yorgunluğum senden öte, sevdam Mecnun’dan ziyade
Bilirim yine geri getireceksin olmayan adreslere gönderdiğim mektupları
Çünkü taahhütlü iade
Yüzyıllardır umut ekip yalnızlık biçerim
Dışarımda sahte ilkbahar, oysa zemheriden beter içerim
Ne cennete girebildim ne de cehenneme
Her gece tekrar tekrar ölüp sırattan geçerim!
Postacı, sen okur musun?
Hani bir zamanlar masumiyet vardı ya her yerde
Söylesene, söylesene hala oralarda mı?
Gerçekleşmeyecek hayaller kuran masum köy çocukları?
Hep hatırlarım, bayram günü ellerini öpen çocuklara
Saçlarını okşayarak söyledikleri sözü: “Yine gel”
Üzüyorlar mı annelerini, sokakta top oynayıp terli terli su içen çocuklar?
Kaça bölüyorlar, harçlıklarını birleştirip alabildikleri bir simidi?
Hala taşıyorlar mı içlerinde, her şeyin güzel olacağına dair ümidi?
Anlatılan hiçbir masal etkilemiyor bizi, kuzine sobasının tavana yansıyan ışıltısı kadar
Yarası yardan tatlı ilişkiler kalmadı
Mesela ömrümü verdim bir güzele, içinde maneviyat var diye almadı
Veresiye ilişkilerin getir götür işleri olmuş şimdiki sevdalar
Ele ayağa düşmüş
Bu nasıl oluyor be postacı?
Bir zamanlar yere düşürdüğümüz ekmekten korkup, öpüp alnımıza koyarken
Hani günaha girenler yanacaktı?
Her şey Yalanmış be postacı
Gerçek olan bu dünyada yananmış!
Mapusun içinde bir ulu çınar
Kırılsın zincirler yıkılsın duvar
Oy zulum zulum başımda zulum, uzak git ölüm
Tezikmiş kuş bile yuvaya döner
Düştüm bir ormana yol belli değil
Oy zulum zulum başımda zulum, uzak git ölüm
Yatarım yatarım gün belli değil
Oy zulum zulum başımda zulum, nedir bu halim
Hatırlar mısın? Kapısına kilit vurmayan komşularımız vardı
Yoldan geçene kurduğu çilingir sofrası, karnı aç olan hırsıza bile ardı!
Birinin acısına yedi kat el bile üzülürdü ya eskiden
Hep beraber su içtiğimiz için miydi aynı testiden?
Ben yanlış zamanda birini çok sevdim be postacı
Sorma işte, sonrası çok acı
Dile kolay söylemesi, yüreğe zor
Hiç bu kadar sevilmiş mi? Bana değil ona sor
İşte Bu yüzden yorgunluğum senden öte, sevdam Mecnun’dan ziyade
Bilirim yine geri getireceksin olmayan adreslere gönderdiğim mektupları
Çünkü taahhütlü iade
Yüzyıllardır umut ekip yalnızlık biçerim
Dışarımda sahte ilkbahar, oysa zemheriden beter içerim
Ne cennete girebildim ne de cehenneme
Her gece tekrar tekrar ölüp sırattan geçerim!
Yorumlar
Yorum Gönder